Evet bugünün konusu; Türkiye’den global ERP markası çıkar mı? sürekli krizlerin yaşandığı ve parayla para kazanmanın revaçta olduğu yıllarda yazılım sektörüne giriş yapan firmaların akıbeti nereye vardı…
Karakteristik olarak yönetilmeye ve kolaycılığa alışmış bir ülkeyiz. Kahramanlar yaratıp peşinden sürüklenmeye ve yapılmış olanı da eleştirmeye bayılıyoruz. Eleştirinin olmadığı zamanlarda da kurulan cümleler “adamlar yapmış …” şeklinde oluyor. Biz neden yapamıyoruz sorusunu sorduğunuzda aldığınız cevaplar az çok; fırsat eşitliği yok, destek yok, evrensellik yok, para yok, merkezi bir politika yok şeklinde oluyor. Geriye dönüp bakınca, bugün dünyanın tepesine konumlanmış yazılım şirketlerinin arkasında bir destek ya da fırsat eşitsizliği kaygısının var olabileceği fikri pek mümkün görünmüyor. Bu tabloda bizler sadece mazeret üreten ve çözüm üretmeyen konumda kalmaya devam ediyoruz.
Aslına bakarsanız, vizyoner olmak ile ilgili yaşadığımız bir sorunun yansımasını deneyimliyoruz sadece. Ülkemizin geleneğinde yatan, memur ol garantide ol, sigortalı bir işte çalışıyorsan ve servis ile yemek varsa süpersin, emekli olana kadar sabit kal, aman işini riske atma, tazminatından vazgeçme ve daha birçok negatif yönlendirme ile ne yazık ki yeni bir başlangıç yapma ve riski alma eşiğimiz oldukça zayıflıyor. Ayrıca çevremizde onlarca örneğini yaşadığımız bir başka konu da bunlara benzer bir yaklaşım barındırıyor içinde, yeni bir işe giriştiğinizde insanlar sürekli olarak olumsuz taraflarından bakıp duruyor; “Bu iş tutmaz”, “Kriz var, bu dönemde şirket açılmaz”, “Paranı dövize ya da altına yatır daha çok kazanırsın”, “Gıda işinde para var o hiç bitmez bir kafe ya da lokanta aç” ve uzar gider liste.
Ülke halkının her konuda deneyim ve bilgi sahibi olduğu fakat iş yapma becerisi konusunda deneyimsiz olduğu, kolaycılığın ve boş vermişliğin baskın olduğu bir süreçte bizden global bir marka çıkar mı? Çıkmayacağı yönünde gerçekçi onlarca düşünce ve fikir ortaya atılabilir. Fakat düşlenen ve istenen şey, bunun gerçek olması yönünde.
Dünya yazılım piyasasında söz sahibi olan markaların çıkardığı yazılım çözümlerine baktığınızda; deneyim, tecrübe, mühendislik, analiz ve geleceği planlayan bir bakış açısı görürsünüz. Bugüne kadar ülkemizde üretilen yazılım çözümlerinin böylesi bir yönetim becerisiyle organize olamaması nedeniyle ne yazık ki marka da olmak oldukça uzak bir kavram haline geldi. Bu arada markalarımıza haksızlık yapmayalım onların her biri ciddi gelişmeler göstermiş ve pazarda isim yapmış ve adını en küçük esnafından en büyük firmasına kadar duyurmuş işletmeler. Fakat ne yazık ki ülkenin en büyük 100 belki de 500 firmasının %10’undan fazlasına erişememiş durumdalar. Globalleşmeden önce, ülkenin sermayesinin büyük kısmını oluşturan holdinglerde yerleşik olarak faaliyet göstermesi gereken yerli yazılım üreticilerinin bu alanda birtakım çalışmalara yönelmesi gerekiyor. Düşünsenize, kendi ülkesindeki A holdinginde uluslararası B yazılımı kullanılıyor ve daha kendi ülkesindeki bu A holdinginin yazılım arayışında adı bile geçmeyen bir firmanın dünyanın diğer ülkelerinde marka olması bekleniyor! Yine bir açmaz karşımıza çıkıyor markalaşma ve globalleşme konusunda. Bunu da aşmanın onlarca yöntemi ve yolu var fakat öncelikle bunun olabilirliğini sağlayacak altyapıyı ve süreci yönetmeyi öğrenmek ve geliştirmek gerekiyor. Burada şu anda sadece hayaller ve beklentiler devreye giriyor ve markalaşma düşüncesi olanca hızıyla devam ediyor.
Hayallerin gerçekliğin yolunda birer araç olduğuna inanan biriyim. Fakat hayallere dalıp, LSD almış gibi halüsinasyonlar gören bir marka ya da işletmenin önce uyanması ve ciddi bir gelecek planı yapması gerekiyor. Dünya üzerinde yazılım firmaları geleceği şekillendiriyor fakat öncesinde geleceği şekillendirecek yazılımları yapıyorlar. Bizde anı kurtaran ve mevcut talebi karşılayan çözümleri üretme mantığının değişmesi ve diğer firmaların oluşturduğu trend kavramların bir adım önüne geçilmesi gerekiyor. Amaç, satmak değil, daha çok firmaya ulaşmak değil, fark yaratmak ve geleceği şimdiye getirmek olmalı.
Yazılım meselesi memleket meselesi. Bu konuda ne yazarsan yaz sorunlar bitmez. Ne kadar anlatırsan anlat ortak bilincin yarattığı problemler çözülmez. Fakat yine de ufak dokunuşlarla farkındalıklar yaratmak gerekiyor diye düşünüyorum. Ve son bir sözde pazarlama ve tanıtım üzerine olmalı diye düşünüyorum. Global bir marka olan Microsoft ERP pazarına girdiğinde Danimarka’lı Navision’ı satın aldı ve ona kendi bilgi birikimiyle birlikte pazarlama gücünü ekledi ve dünyanın her ülkesinde kabul görülen bir yazılım haline getirdi. Aynı satınalmayı Türkiye’den bir firma yapmış olsaydı, o marka sadece bu ülke sınırları içinde kalır ve muhtemelen bu ülkeye kendini tanıtma çabasında olan ürün haline gelirdi.
Geleceği çözümleyen yazılım çözümlerimizle, sadece bu ülke sınırları içerisinde değil, dünya da var olmayı içselleştiren yazılım firmalarımızın çoğalması dileğiyle…
Yazar : Murat TALİ