Her birimiz belirli bir bilgi birikime sahip olarak yaşamlarımızı devam ettiriyoruz. Temel amacımız en iyi bildiğimiz işleri yaparak yaşamımızı devam ettirmek ve bu becerilerimizle daha fazla kazanç elde etmek. Peki hepimiz bunu başarıyor muyuz? Ya da ne kadar başarılıyız?
Bir ERP projesini ele alalım. En iyi bildiğiniz iş ve bu alanda birden fazla firma ile çalışıyor ve onlara destek/danışmanlık/geliştirme hizmeti veriyorsunuz. Fakat bir sorun var bir türlü ilerleme kaydedemiyor ve büyüyemiyorsunuz! Gelin bunun sebeplerini farklı bir boyutta inceleyelim.
- Büyümek ve gelişmek özgüven ve cesaret gerektiriyor. Büyümeyi ne kadar istiyorsunuz ve büyüdüğünüzde bunu nasıl yöneteceğinize dair korkularınız ne kadar baskın. Bir yandan ilerlemeyi düşünürken diğer taraftan da büyürsem ne olacak, nasıl yöneteceğimi mi düşünüyorsunuz?
- Bir işi çok iyi bilince o işin yöneticisi değiş işçisi oluyorsunuz. Siz de yaptığınız işin içinde iken yönetici mi işçi mi oluyorsunuz? Yani projeyi yöneten misiniz? Yoksa her aşamasında yer alan biri misiniz?
- Büyümenizin yolu müşterilerden geçiyor. Daha doğrusu memnun müşterilerden. Peki memnun müşteriyi ortaya çıkartmak için harcadığınız çabaları sabote etmeye çalışan şirket çalışanlarını ve yöneticilerini projeden uzaklaştırmayı farklı bir kadro ile çalışmayı teklif edecek kadar cesur musunuz? Yoksa komple zarar edip proje içinde ilerlemeye devam etmeyi mi seçiyorsunuz?
- Ne kadar rest çekebiliyorsunuz? İşinizde iyisiniz ve verdiğiniz hizmetin kalitesinden de şüpheniz yok, hizmet verdiğiniz firmanın kaprislerine karşı yaptırım gücünüz ne kadar? Bunları içsel olarak kaybetme korkusu ile mi besliyorsunuz? Yaşantınızı kabus haline getiren bu tarz firmalarla ısrarla çalışmaya devam edip, alacaklarınız orada dururken kredi bulup şirketinizi çevirmeyi mi düşünüyorsunuz?
Zengin olmak ya da büyümek, daha çok gelir elde etmek ya da işinizi rahat ve konforlu bir ortamda sürdürülebilir kılmak için ihtiyacınız olan şey, cesaret ve yaptırım gücünden geçiyor. Salt bunlar da değil tabi fakat cesur davranıp risk almanız, sizi büyütmek için geçerli bir neden olmakta.
Büyüyen işletmelerin ya da belirli bir mevkiye gelmiş insanların hayat hikayelerine baktığınızda kaybetmekten korkmak yerine deneyimleyip daha ileriye gitmek gibi çabaları olmuş. Güvenli sahada durup, sadece o anı kurtarmayı değil tüm zamanları düzenlemeyi ve bir marka olmayı hedefleyerek bu aşamaya gelmişler. Yaşam herkese eşit fırsatlar sunuyor. Fırsatı gördüğünüz yerde cesaretinizi yanınıza alırsanız başarmanız mümkün görünüyor. Sadece deneyin…
Hepimiz, güvenli alanları terk etmekten ürkeriz. Daha ileriyi görmeyi de bu yüzden reddederiz. Bu ülkede fırsatlar özellikle kriz zamanlarında açığa çıkıyor ve küçülüp geri çekilenler kaybetmeye, cesur olup öne çıkanlar ise kazanmaya başlıyor. Zamanın değerli olduğu ve yaşamın bizlere birden fazla fırsat sunduğu her anı yakalamak ve ilerlemek gerekiyor. Özellikle ERP yazılımı sektöründe, kısır döngüyü yaratan en büyük neden, cesaret ve yaptırım gücü olmakta. Bunu fark edip dönüştürdüğünüzde daha fazlasını elde etmeniz kolaylıkla mümkün olacaktır.
Korku bizim hayatta kalmamız için gerekli olan karmaşık ve kurgusal bir zihin oyunundan başka bir şey değil. Sadece fiziksel varlığımız tehlikede olduğunda korku mantıklı hale gelir. Örneğin, yılan dolu bir yere düştüğünüzde, sel baskınında, yangında vb. diğer tüm korkular zihnimizin bize oynadığı ve tamamen kimliğimize yönelik olduğunu düşündüğü ve özgüven eksikliği, onaylanmama korkusu, yanlış anlaşılma korkusu, kaybetme korkusu, başaramama korkusu gibi tamamen gerçek olmayan korkuları tetiklediği sanal bir gerçeklik sadece. Bunların farkına vardığımızda, atacağımız adımlar ve varacağımız noktalar daha net belirmeye başlayacaktır.